Page 20 - Fikir-Tozu-Sayi-5
P. 20
Güzel
ABDÜLHAMİT HAN’IN Bir Anı
KUMANDANI
Mehmet Akif, namaz için Sultan Ahmet Camisi’ne gittiği bir dönem-
de bir ihtiyar görmüştü. Her sabah camide mihrabın bir kenarında saçı
sakalı bembeyaz olmuş bu ihtiyarın durmadan ağla-
ması onun dikkatini çekmişti. İhtiyar adam, o kadar
çok ağlıyordu ki ağlamadığı tek dakikayı Mehmet
Akif yakalayamamıştı. Nihayet bir gün ihtiyarın ya-
nına sokulup:
- Muhterem, Allah’ın rahmetinden, bir insan bu
kadar ümitsiz olur mu? Niye bu kadar ağlıyorsun, dedi.
İhtiyar adam, Mehmet Akif’e:
- Derdimi tazeleme, git dedi.
Mehmet Akif, çok ısrar edince ihtiyar adam ağlaya ağlaya anlattı:
- Ben, Abdülhamid devrinde bir binbaşıydım. Ailem çok zengindi. Ve
ben bir subaydım, kışladan ayrılmıyordum. Ancak bir gün anne ve baba-
mın art arda vefat haberini aldım. Ailede benden başka da işlerimizi evirip
çevirecek kimse yoktu. Çiftlikler, dükkânlar, mağazalar ortada kalmıştı.
Hemen üst makamlara bir dilekçe ile müracaat edip istifa etmek istediği-
mi bildirdim. Ancak verilen cevap olumsuzdu. İstifam kabul olmamıştı.
Ben ikinci ve ardından üçüncü bir müracaatta bulundum. Ancak her defa-
sında aynı cevapla karşılaştım. Bunun üzerine hünkâra müracaata karar
verdim. Bu kararı onlara bildirdim. İsteğim kabul edildi ve görüşmeye alın-
dım. Durumu hünkâra anlattım. Elimden geldiğince mazeretimin haklı bir
mazeret olduğunu ispat etmeye çalıştım. Hünkâr, istifa talebimden hoş-
lanmamıştı. 20